Eser Tümen
Our Late President
Founding Partner
(1992-2010)


Memories


H.ERSİN TAKLA

21.04.2010
Çoğumuz Eser Tümen'in klasik batı müziğine merakını ve bu konudaki kültürünü biliyoruz. Odasındaki CD leri ve CD çaların hemen hepimiz farkındayız. Hatta çoğu zaman da çeşitli vesileler için görüşmeye gittiğimizde uzaktan gayet latif bir Scriabin, Schubert, Beethoven vs. piyano yahut violonsel sonatı duyulduğuna şahit olmuşuzdur. Eser Tümen'in bu konudaki merak ve bilgisi inanılmaz derecede genişti. O kadar ki sadece çalınan eserin bestecisini bilmez, o parçanın hangi icracı tarafından en iyi icra edildiğini de söyleyebilirdi.Gerçi zevk ve renk meselesinin buralarda da geçerli olduğunu söylemek mümkün ama bu konudaki görüşlerini mesleği salt müzik olanlarla belli kriterler ışığında tartıştığına ben çoğu kez şahit olmuşumdur. Bu merak sonradan doğmuş bir olgu değildi. Viyolacırahmetli amcasının etkisi ile de olacak, küçük yaşta başlamıştı. Rahmetli annesinin Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne aza olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Onun en sevdiği şarkı da‘’ Bir ihtimal daha var...’’ imiş. Anlıyacağınız ailece müzik muhibbi idiler. İ.T.Ü'deki talebeliğimizde Gendron, Rubinstein, Casals, Oistraht vb. gibi hayli tanınmış virtüozlar gelir ve bunlar o zaman çoğunlukla Şan Sineması ile Saray Sineması'nda konser verirlerdi. İstanbul'da şimdi beğenmediğimiz salonların esamesi bile o tarihlerde yoktu... Her ne ise... Tahmin edeceğiniz gibi bu konserlerin biletleri oldukça pahalı idi ve biz de talebeydik. Ama gitmek için de can atıyorduk. İstanbul' da Beyoğlu'nda, hele şayet yerlisi iseniz, çareler tükenmezdi... Nitekim Şan Sineması'nda yer gösteren Atilla adında bir mahalle arkadaşı imdadımıza yetişir, konserler başlamadan bizi yan kapıdan bir şekilde salona sokar, boş koltuklardan ikisine oturturdu... Seneler oldu onu görmedim... Ama o iyiliğini hiç unutmayacağım, eminim ki Eser de hiç unutmadı. Şimdi ne zaman bir klasik müzik konserine gitsem artık gayr-ı ihtiyari hep kalmamış Şan Sineması'nın yan kapısı, Atilla ve Eser gözümün önünde oluyorlar... Sizi temin ederim çok da güzel oluyor.


H.ERSİN TAKLA

01.02.2010
Eser’le olan beraberliğimiz 1960'lı yıllarda, İTÜ’ de ve dışındaki fevkalade hareketli, renkli, unutulmaz anılarla dolu arkadaşlık mesabesinden, 1970'li yıllarda iş arkadaşlığına ve hemen sonrasında kader arkadaşlığına dönüştü.

 

Arkadaşlık yıllarımız bana göre nerede ise menakıb-ı al osman misali anlatılması, yazılıp, çizilmesi ayrı, uzun zamana baliğ olacak hatıra ve olaylarla dolu oldu. İleride fırsat yaratıp bunları da ayrı bir anlatım konusu yapmaya çalışacağım.... Bugüne kadar doğrusu bunun gerekebileceği aklımın kenarından dahi geçmemişti.... Ama şimdi ESER’i anlamak için bunları da anlatmanın gerekli olacağını anlıyorum. Aksi halde sanki söylediklerimiz, yazdıklarımız eksik kalacak.... 1970 yaz aylarının birinde, sanırım Haziran olacak, zira 24 aylık askerlik süremin sonuna 3 ay gibi bir zaman kalmıştı. Eve izinli geldiğimde bir telefon çaldı... Karşıda Eser Kuşadası’ndan arıyor.... Diyor ki ‘’ Atla bir yolunu bul buraya gel, işi sana devredeceğim’’ İş dediği, o tarihte yazın 1800 nüfuslu Kuşadası’nın Yat Limanı İnşaatı ve o zamanki bedeli 20 milyon TL... Bilirsiniz, limanın resmini senelerce sonra bulup odama astım... Ben de bir rapor uydurdum Ankara’dan.. İş arkadaşlığı başladı Kuşadası’ndan..... Benim şantiyeciliğim de orada başladı ve ondan gördüklerimle şekillendi... İdare nezdinde yarattığı inanılmaz güven, işin olması gerektiği gibi olması kriterinin belki yeterli bir sonucu idi ama kafi değildi.... Bence kafi şart, kendisi için asla bir talebi olamayan ama kendine yapılan hiçbir talebi reddedemeyen şahsiyetinde mündemiç özgüven, cömertlik ve maddi sonuçlardan bağımsız yardım duygusuyla yaratılan, hatta empoze edilen denebilecek inandırıcılıktı...... Gerektiğinde rasyonel karar alma, bunları uygulamaya koyma sürati gibi sahip olduğu üstün mesleki özellikleri yanında, bu son derece nadir vasıfları ilk yurt dışı müteahhitlik faaliyeti olan Tripoli Liman İnşaatı’nda hepimizin kurtarıcısı oldu. Hepimizin derken bir bakıma genel olarak Türk Müteahhitliğini de kastediyorum. Orada yoktan varoluş – Necat Cilason’un çok anlamlı deyimi ile - Birbiri ile ilk defa biraraya gelen 12 adamdan yaratılan kocaman bir aile ile mümkün oldu. Bu aileyi herkes şahittir ki, Eser yarattı.... İşte kader arkadaşlığı da böylece başladı.... Sonsuz güvene dayalı her türlü maddi endişeden uzak, fedakarlık sınırları belirsiz bir arkadaşlık.... Bu devam etti...etti...etti... Ve... Bu defa bu kader arkadaşlığı, tarihini hiç unutmayacağım bir günde, 26 Ocak saat 15.10'da çalan bir başka telefonla tek taraflı inkitaa uğradı...... Çok değişik şeyler de söylemek, yazmak isterdim ama beceremeyeceğim.... Eser için birşeyler yapmak bahis konusu olduğunda onları olması gerektiği gibi yapmalı... Belki bir başka zaman....

 


R.OĞUZ BOZKURT 

01.02.2010
Eser, Salı akşamı Mehmet Barlas ölümünü duyururken “mühendislik ve arkadaşlık camiası” tabirini kullandı. Ben de bu ikinci vasfına değineceğim, arkadaşlık. Üstün mühendisliğin, iş adamlığın, şantiyeciliğin herkesin malumu. Ölümün sonrası ilk hissettiğim artık ne kadar yalnız kaldığım oldu. Sevda’nın tabiri ile senin arkadaşlığın benim hayatta yaşadığım en büyük lüks idi. Arkadaş, dost, tanış kavramlarını bir duygu sarmalı içine soktun. Tüm arkadaşlarının dertlerine deva olma peşindeydin, herkesin maddi, manevi dertlerini yüklendin ve çözüm aradın. Arkandan dönenleri bile, arkadaşlığın ile cevapladın. Senin ailen sadece sevgili Samra, Aslı, Esra ve Mert’ten oluşmuyordu, tüm Tümen’ler yanı sıra, tüm kan akrabalarına, hısımlarına TML’lilere, onların yakınlarına, eski STFA’lılara hep senin ailenin bir parçası olmaları hazını tattırdın. Sen ender yetişen bir önder ve liderdin, problemleri masandan çözdün, telefonda çözümlerini aktardın. İknaya pek vaktin yoktu, bağırdın, çağırdın, dediğini yaptırdın, yapanlar çözümleri hayata geçirdikçe haklılığını anladı. Evet sesin bazen sıhhatin açısından bizleri korkutacak mertebelere de çıktı ama sen bu arada o doğal zerafetinden zerre kadar kaybetmedin. Şimdi herkesin kulağında senin sesin, nasihatlerin, çözümlerin ve akılcı yaklaşımların. Evet sen şimdi aramızda değilsin ama bil ki, ben dahil tüm TML’liler, tüm arkadaşların bundan böyle karşılaştıkları problemleri çözerken senin yaklaşımlarını, öğretilerini hatırlayacaklar, çözümleri seninle bulacaklar, ve sen hiç bir zaman uzağımızda olmayacaksın. Arkadaşlığın için teşekkürler Eser. Oğuz

 


TAYLAN DAL 

01.02.2010
Eser Ağabey,

Her şey Kasım ’92 de “Hoşgeldin Paşam” demenle başladı, bugünlere kadar geldi. Bu süre boyunca bana o kadar çok şey öğrettin, izlenmesi gereken yolları o kadar doğru çizdin ki...

Kaybından sonra denecek çok şey var ama bunları hakkını vererek söylemek çok zor. Ben en iyisi, sana hep söylemek istediğim ama bir türlü de söyleyemediğim bazı şeyleri sıralayayım: - bir insan nasıl böyle keskin bir zekaya sahip olabilir, - bir insan nasıl bu kadar doğru kararı bu kadar çabuk alabilir, - bir insan nasıl bu kadar iyi bir lider, yol gösterici olabilir, - bir insanın yüreği nasıl bu kadar merhametli ve adaletli olabilir. Seninle çalışmaktan hep gurur duydum, seni çok özleyeceğim... İşaret ettiğin yolda belirlediğin prensipler doğrultusunda TML’nin ilerleyeceğinden de kuşkun olmasın.

 


YÜKSEL TİRYAKİOĞLU 

01.02.2010
ESER’in arkasından yazmanın benim için ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz. Bu sebepten, kısa yoldan 1967 yılı İTÜ İnşaat Fakültesi yıllığındaki ESER TÜMEN <> sizlerle kendi bakış açımdan sunuyorum. Yukarıda İnşaat Mühendisleri-Mimarlar arasındaki ilişki ile neyi ima ettiğimi samimi olarak şimdi tam hatırlamıyorum. Fakat şurası kesin ki; mükemmeliyet ve detay tutkusu sebebiyle Mimarlar ve Dizayncılar ESER’den, kendisi de onlardan çektiğini başkalarından çekmediler. Sevgili TML’liler, ESER TÜMEN’in yokluğunda fırçalamaların azalacağı kesin. Buna karşılık problemlerin çözüm dertlere çare konusunda sizlere <> diyorum.

Sevgilerimle

 


SELİM MOLU

26.03.2010
1996 senesinde TML'ye ilk gittiğimde Nakkastepe'deki muhteşem ofisteydi. Bana ilk sorduğu soru, "Master Plan yapmasını biliyor musun?" oldu. Ben kem küm ederken masasında ISR Plaza'nın projeleri vardı ve dikkatle onları inceliyordu. Bana "Yurt dışını düşünür müsün?" diye sorduğunda "Geçmiş tecrübemi de düşünerek biraz daha yetişmem lazım, sonra daha iyi olur" dedim. "Oğuz ile git, konuş" dedi… Oğuz bey de bana "Bir hafta sonra başla, Taylan sana teklif dosyalarını gösterecek onlara bak" dedi …. O dönemde ofis henüz dekoratif manada tam bitmemişti ve merdivenlerin küpeşteleri yapılmakta veya değişmekte idi. Çünkü Eser Bey'in marangoz Alex ustaya yüksek perdeden bağırdığını teknik ofisten duyuyordum. Meslek hayatıma muhendis sıfatını taşıyan, kimsenin hatasını kabul etmeyen babamın yanında başlamış olmamın avantajı ile bu sesleri duyduğumda ben sadece tebessüm ederken, diğer arkadaşlar endişe ile birbirine bakıyordu… Henüz bu guzel binanın tadına varamadan haydi taşınıyoruz kararı ile çok üzülmüştüm. Gittiğimiz bina Kavacık'ta, yanında ahır ve saman balyalarının olduğu, kiralık bir binaydı… Eser Bey de Ferrari'sini bu ahırın yanına park ediyordu ve mahalleli için bu sadece bir TAKSİ idi…. Binada jenerator sık sık arıza yaptığı için Eser Bey sabah akşam merdivenle inmek durumunda idi ve ofisten her geçişinde "Naber çocuklar" diye bizi selamlıyor ve ağrıyan bacağını tutarak jeneratore okkalı bir küfür sallıyordu. Yeni binaya geçince artık teklif işine de bakmaya ve iki para birimi ile teklif hazırlamaya başlamıştık.Taylan'ın önceki dosyaları ve Oğuz Bey'in, Ersin Bey'in sabırlı açıklamaları ile geceler ve gündüzleri biri birine katarak uzun süren didinmelerimizle elde ettiğimiz sonucu, Eser Bey 'in kac metre kare cevabını aldıktan 2 dakika sonra yaptığı hesapla elde etmesi bizleri hayrete düşürüyordu…Yol, bina, rıhtım, altyapı; ne iş olursa olsun elde etmemiz gereken sonucu daha hesaba başlamadan bize veriyordu… Ardından da "Sizin yaptığınız hesabı, çimento torbasının arkasında 5 dakikada yaparım" diyordu… Derken, şimdiki binanın inşaatını üstlendim. Binayı önceden tüm detayları ile mimarlar ve projeci ile çözmüş, iş merdivene gelmişti. Biz salyangoz omurga üzerine kalın granit basamakları taşıtabilmek amacı ile rihtli bir merdiven imal etmiştik… Ama Eser Bey yaptığımız imalatı görünce oldukça sinirlendi "Ben bu merdiveni @€$½, ben şeffaf merdiven istiyorum, bu nerden çıktı" dedi, gitti… Bir gecede hepsini söktük ve şimdikinin prototipini sabaha hazırladık….. Arkasından, benzer bir olayı WC kapısının arkasından geçen yangın borularında yaşadık. Tüm binanın yangın boruları bitmişken, tekrar "Ben bu boruları @€$½ , ben yangın borusu falan istemiyorum, sökün" dedi. Biz de bunları merdiven holüne saklamak zorunda kaldık, yine bir gecede… Teknik ve finans konularındaki üstün öngörüsüne şahittik ama detay ve ince zevk konularındaki hassasiyetine bu şekilde tanık oldum. Binaya aynı yıl içinde taşındık, ama bazı detaylar atlanmıştı… Bir gün odasının çatısı akmış ve canım parkeler haşat olmuştu….Ben tamam yandık diye odasına gittiğimde "Çabuk hallet" demesi ile ben daha da afallamıştım…… Yine ofiste telefon çaldı. Eser Bey sert bir şekilde "Bana bak" dedi… Eser Bey'in kafası önünde, kapı önünde de parçalanmış bir telefon vardı… "Bana başka telefon bul" dedi… Telefon uzun kablolu idi… Konuşurken kabloya dolanmış ve bu telefonun son çalışı olmuştu….Telsiz telefon ile olayı çözdük …. 2003 yazıydı. "Sen Libya'ya git, ben de geleceğim" dedi… Ben ne yer ne içer bilmiyordum… Tripoli ofise bir espresso kahve makinası ve iki şişe diplomatik viski aldırdık, uzun uğraşlar sonucu… Hava alanında karşıladım. Ben dinlenir diye düşünürken o BAPTA'ya gidelim dedi… Şantiyede bazı sorunlar vardı ve ayak üstü talimatlar verdi; "onu atın, bunu sipariş edin" diye ve o motorlu cephe iskelesi ile iş bitirildi… O yorgunlukla ofiste bize salata ve makarna yaptı, viskisini yudumlarken de kibarca tavlada yenildi… Tripoli'den Bingazi'ye uçakla geçtik… Ve çöldeki şantiyeye doğru ufak bir araba olan Daewoo ile yola çıktık. Yolda benzin almak için bile durmayı sevmiyordu. 5-6 saatlik bir yolculuk boyunca üniversitelerden, yemeklerden, güncel siyasetten konuştuk. Ben sıkılmasın diye bir yandan meşrubat ve soğutulmuş ıslak mendil ikramı yapıyordum… Alacakaranlıkta ufukta kampın ışıklarını görünce şöför Mevlüt ve ben derin bir oh çektik… Vedat Abi çölde bir masa hazırlatmıştı… Uzun yolda geçen sıkıntılı saatlerin ardından "Ulan bunlar nedir? Dün akşam bana viski ısmarlandı. Siz kaç senedir burdasınız, bunu mu içireceksiniz?" diye şaka yollu kızdı… O günden sonra hiçbir zaman viskisini eksit etmedik….. Misurata'ya son gelişinde akşam kendisinden almış olduğumuz tariflere göre hazırlanmış olan kalamar, karides güveç, sosta dinlenmiş barbunya balığı, levrek ızgara, bol salata ve ca kebabından oluşan bir yemek hazırlamıştık evde. Sabahında da limanda son teftişleri yaparken bazı detaylarımıza çok kızmıştı. Şantiyeden kendisini uğurladık. Yirmi dakika sonra telefonum çaldı. Eser bey "Sana ve Iskender'e akşamki yemekler için çok teşekkur ederim" dedi. Arkasından da yapıştırdı; "Sahada yaptıklarınızı unuttuğumu sanmayın" …. Hem acı hem tatlı …. Eser Bey'siz 60 gün…. Hep acı…..

 


AYKUT SİMSAR 

21.04.2010
5 yıl önce TML'de işe başladığımda ilk görüştüğüm kişiler beni daha önceden çeşitli vesilelerle tanıyan Selim Molu Bey ve Ersin Takla Bey idi. İşe alındığımda Eser Bey ile kısaca bir tanıştırılmıştım. İşte Eser Bey'i ilk olarak o zaman görmüş, sıcak sohbetinden, kendinden emin ve sakin tavırlarının yanında insanı düşünmeye sürükleyen, anlamlı ve dolu konuşmaya yani mühendisçe konuşmaya teşvik eden konuşmalarından çok hoşlanmıştım. Sonra, kendisi ile pek görüşmeden bir süre merkez ofiste çalıştım. Ardından da ilk şantiyeme gittim. O proje boyunca bir dönem 15 ay kesintisiz Libya'da kaldığımdan ve Eser Bey'in de o sıralar Libya'ya fazla gelmiyor olmasından olacak, ilk projemin sonuna kadar Eser Bey ile birebir görüşme olanağı bulamamıştım. Ancak, şirketteki ilk günümden itibaren Eser Bey ile ilgili olarak bende uyanan intiba ile tam ters hikayeler, hatta efsaneler duymaktaydım. Eser Bey'in şantiyeye geldiğinde ortalığı nasıl estirdiğini, karşısındaki kişilerin becerilerini sınırlarının sonuna kadar çıkarmaya zorladığına dair örnekleri sadece diğer çalışanlardan dinlemekte ve şaşırmaktaydım. İlk defa şantiyemizi ziyarete geleceği zaman beraber çalıştığım ve Eser Bey'i önceden tanıyan arkadaşlarımın ben herhangi bir talimat vermememe rağmen telaşlı koşuşturmalarını gördüğümde, Eser Bey ile ilgili görüşlerimden şüphe duymaya dahi başlamıştım. Ancak, Eser Bey şantiyemize geldiğinde gerek sahayı gezerken, gerekse de ofis ve akşam sohbetlerimizde yine o ilk zamanki gördüğüm Eser Bey karşımdaydı. Kendi kendime belki zamanla bir değişim olmuştur ve o nedenle bu kadar farklı görüşler oluşmuştur diye düşünmüştüm. Daha sonra Eser Beyin yakınen ilgilendiği MIRIH projesi döneminde yakın bir şantiyede olmam vesilesi ile Eser Bey ile ilgili anlatılan efsanelere benzer olaylara kendim de şahit olmaya başladığımda tekrar bir şaşkınlık yaşamış ve merak etmeye başlamıştım, Acaba gerçek Eser Bey hangisiydi? diye. İşte o dönemde, kendisi ile daha yakın çalışma olanağı bulmuş ve bu sorumun cevabını da almıştım. Aslında Eser Bey benim düşündüğüm kişiydi. Ancak, şantiyede esip gürlemesi, istediklerinin yapılmaması karşısındaki sert tavırları hep sorumluluğundaki işlerin zamanında ve en verimli şekilde yapılması için ve çevresindeki çalışanların ve özellikle de genç mühendislerin daha iyi ve daha verimli olabilmeleri ile ilgili kendi beklentilerinin bir sonucuydu. Eser Bey yapılacak iş ile ilgili bir problemi ele aldığında buna kısa zamanda bir çözüm üretebilmekteydi ve çevresindeki gençlerin de aynı şekilde hızlı, çözüme yönelik ve çabuk kararlar verip harekete geçebilen mühendisler olarak yetişmelerini istiyordu. Bu durum gerçekleşmediğinde ise işte Eser Bey'in o efsaneleşmiş esip gürlemesine neden olan isyan ortaya çıkıyordu. Kimi zaman ise örneğin hatalı bir uygulama yapılmakta olduğunu farkederse o uygulamadan sorumlu olanların, bunu o anda görenlerin ve sonradan duyacak olanların, kısacası tüm çevresinin bu hatalı uygulamayı tekrarlamaması için ağızdan ağıza anlatılacak ve efsaneleşecek tepkiler veriyor ve bu konuları çevresindekilerin kafalarında perçinliyordu. Şimdi ben de, kimi zaman kendisi ile sohbet etme olanağı bulmuş eşim de Eser Bey'i, bende uyanan ilk intibaya uygun olarak beraber zaman geçirilmesi çok değerli, hızlı ve doğru düşünen, çözüm ve hareket odaklı ve faydalı bir eğitici kişilik, örnek alınacak bir cetilmen (ki bu eşimin Eser Bey ile görüşmesinden sonraki tanımlamasıdır), bir yol gösterici olarak anıyoruz. Ölüm, yaşamın değişmez bir gerçeği ve bunun farkındayım. Ancak Eser Bey'in kaybından sonraki geçen zamanda farkettiğim en önemli eksiklik ve düşündükçe aklıma gelen üzüntüm, bana beraber çalıştığım kısacık dönemde mühendisçe çalışmak, konuşmak, düşünmek ve dayranmak; yani mühendisçe yaşamak konusunda çok önemli bilgiler veren bu örnek kişilik ile daha uzun bir zaman beraber çalışamamış olmak ve onun tatlı sert yol göstericiliğinden yoksun olduğumuzun farkına varmaktır. TML'de işe ilk başladığımda birkaç küçük işte şantiye şefliği ve Çevre ile ilgili konularda danışmanlık dışında tecrübem ve kendimin dahi bu işi yapabileceğime dair kesin bir güvenim yokken bana güvenip beni bambaşka bir ülkeye hem de Proje Müdürü olarak yollayan ve bugünkü kendime güvenen, 4 proje bitirmiş ve bu arada önceki tüm iş hayatımda görmediğim kadar iş tecrübesi kazanmış halime gelmeme ön ayak olan 4 önemli kişilikten biri olan Eser Bey'e tüm bunlar için teşekkür ediyor ve kendisini saygıyla anıyorum. 


 

UĞUR GENCAY

24.03.2010
Merkezde Eser Bey ile nadiren karşılaştığım yer genellikle Asansör oluyordu. Her seferinde asansörde biraz sinirli olduğunu hissettim. Sonunda bunun sebebini anladım. Ansansörümüz çok emniyetli, fakat bir o kadar da çok yavaştı. Özellikle kapılar çok geç açılıp kapanıyordu. Bana kesin bir talimat verdi; "Uğur şu asansörü hızlandır". Bu talimatı gerçekleştirmek için halen çok gayret ediyoruz. Merhum Eser Bey’in hayatının her anında zamanı iyi kullanmaya verdiği önemi birkez daha görmüş oldum.

 


MUAMMER ARIKAN

21.02.2010
Her insanın öncelikli arzusu olmakla beraber, gittikten sonra arkasında kayda değer bir şeyler bırakabilen kişiler azdır. Nedir bu arkada bırakılabilen kalıcı şeyler? -İyi bir isim. Son yolculuğun başında sorulan “Nasıl bilirdiniz?” sorusuna verilen alışılmış “İyi bilirdik” cevabının ötesine uzanan, kişilerin kendi özelleri içinde hasretle mırıldandıkları, yıllarca varlığını koruyabilecek bir isim. -İnsanlara yapılan iyilikler. Kimselere sezdirmeden, reklamını yapmadan, iki taraf arasında kalarak sadece ve sadece gerektiği için yapılan yardımlar, iyilikler, -Aktarılan bilgiler, yetişmesine katkıda bulunulan insanlar. -Kendisi kadar güçlü olmayan insanlara verilen destek, sevgi, açılan kucak. Rahmetli Başkan Eser Tümen, aramızdan çok erken ayrılmasına rağmen, geride kalıcı olan bu değerleri bırakabilmiş bir insandı. Eksikliği çok keskin olarak hissedilecek. Tanrı rahmetini esirgemesin.

 


ERSOY YEŞİLYURT

01.02.2010
Eser Ağabey, Şubatın ilk haftasında sizi bekliyorduk, söz vermiştik birbirimize... hatta iş biraz daha toparlanmış olur demiştiniz... biz hazırdık, iş toparlandı ağabey... TOBHO projesinin son durumu ekte sunulmuştur.

 


K.BURAK KALE

01.02.2010
Eser Ağabey,

Ekli çalışmayı Libya dönüş tarihinize hazırlamak ve üzerinde oturup çalışmak üzere sözleşmiştik. Şantiyelerde dediğiniz gibi “Söz vermek başka bişey vermeye benzemez”. Rapor hazırdır ve ekte dikkatinize sunulmuştur.

 


K.BURAK KALE

01.02.2010
Eser Ağabey,

Ekli çalışmayı Libya dönüş tarihinize hazırlamak ve üzerinde oturup çalışmak üzere sözleşmiştik. Şantiyelerde dediğiniz gibi “Söz vermek başka bişey vermeye benzemez”. Rapor hazırdır ve ekte dikkatinize sunulmuştur.

 


SELİM MOLU

01.02.2010
Dün deniz çekilmiş öfkeliydi… isyan eder gibi… rıhtım bile ağlıyordu….. Acı haberle sarsıldık. Eser Abinin planlama ve son talimatlarını gerçekleştirmek için daha azimle çalışıyoruz.

 


SELİM MOLU

01.02.2010
Dün deniz çekilmiş öfkeliydi… isyan eder gibi… rıhtım bile ağlıyordu….. Acı haberle sarsıldık. Eser Abinin planlama ve son talimatlarını gerçekleştirmek için daha azimle çalışıyoruz.

 


NAZİF KAYMAK

01.02.2010
Kaybımız büyük. Üzüntünmüz büyük. Başınız sağolsun. Allah mekanını cennet etsin.

 


F. ERSİN & EMİNE ERAS

01.02.2010
Varlığında hissettiğimiz eşsiz desteğinin ve itici gücünün; hiç umulmayan ani kaybıyla oluşan boşluğunun acı veren, derinden sarsan şaşkınlığını ve şokunu yaşıyoruz... Türkiye olarak; içinde yetiştiği inşaat sektörüne ve ülkesine, firmasını dünya devleri arasına sokarak en güzel şekilde hizmet etmiş tarifi kolay olmayan bir değeri, bizler de; Patronumuzu, "Ağabeyimizi", "Eser Amca’mızı", "Eser Dede’mizi" kaybettik, üzerimizde öyle emeği var ki... Nur içinde yatsın, Allah gani gani rahmet eylesin, kederli ailesine dayanma sabrı versin. Bir nebze tesellimiz, "Ne şanslıyız ki O’nunla tanışma ve çalışma firsatı bulabildik"...

 

F. ERSİN & EMİNE ERAS

01.02.2010
Varlığında hissettiğimiz eşsiz desteğinin ve itici gücünün; hiç umulmayan ani kaybıyla oluşan boşluğunun acı veren, derinden sarsan şaşkınlığını ve şokunu yaşıyoruz... Türkiye olarak; içinde yetiştiği inşaat sektörüne ve ülkesine, firmasını dünya devleri arasına sokarak en güzel şekilde hizmet etmiş tarifi kolay olmayan bir değeri, bizler de; Patronumuzu, "Ağabeyimizi", "Eser Amca’mızı", "Eser Dede’mizi" kaybettik, üzerimizde öyle emeği var ki... Nur içinde yatsın, Allah gani gani rahmet eylesin, kederli ailesine dayanma sabrı versin. Bir nebze tesellimiz, "Ne şanslıyız ki O’nunla tanışma ve çalışma firsatı bulabildik"...

 

MAHİR ZIRH

01.02.2010
Eser Bey’in öldüğünü, derin bir üzüntü ile öğrendim. Ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz Eser Bey’e Allah’tan Rahmet, Kalanlara ve Onun Eserini Devam Ettirecek Sizin gibi Kimselere de Baş sağlığı diliyorum. Allah Ömrünüzü Uzun Etsin.

 

CAN MOLU 

01.02.2010
ESER AMCAM ve BEN:

Babam küçüklüğümden beri hep annemle konuşurdu: “Eser Bey şöyle yaptı, Eser Bey böyle yaptı”diye... Ben de hep merak ederdim: “kim bu Eser Bey?” diye. Bu sorunun cevabını almam için biraz daha zaman gerekliydi. Babam beni çok küçükken ofise götürmüştü ve beni onunla tanıştırmıştı fakat henüz yaş itibariyle gözlem, algı ve tanıma için çok erkendi. Aradan 2-3 sene geçti neredeyse, bana göre uzun bir süre boyunca ofise uğramadım. Daha sonra 2 sene önce, Ocak ayında bir troid ameliyatı geçirdim. Babam Eser Bey’in beni sorduğunu söyledi. O dakikadan itibaren, ben hastahane yatağında onun ne kadar sıcak kanlı, yufka yürekli, insancıl, merhametli, insanlık aşkıyla dolu olan bir insan olduğunu anlamıştım. Ameliyat sonrası bir gün ofise gittim, beni merak ediyordu ve ne durumda olduğumu babama sormuştu. Odasına girdim ve bana :”nasılsın evladım?” diye sordu, ben de:”iyiyim efendim, teşekkür ederim” dedim. Sonra onunla konuşmaya başladık, siyasete yakından ilgili bir insan olduğum için onunla bol bol siyaset konuştuk ve benim fikirlerime, duruşuma dayanarak babama benim yaşıtlarıma göre çok duyarlı, bilgili ve donanımlı bir genç olduğumu söyledi. O andan itibaren ona çok farklı bir şekilde bağlandım. Kendisi şirketin yönetim kurulu başkanıydı fakat onun patronluğu adeta bir babalık, dedelik gibi yol gösterici olmaktı ve genç kuşaklara yaşamın her evresinde ışık tutacak bilgiler aşılıyordu. Daha sonra yaklaşık bir sene boyunca çok sık görüşemedik. Ara sıra telefonda ona durumum hakkında bilgi verdim ve bir kaç ay sonra da 2009 yılına girdik. 2009 yazı benim tekrar ameliyat olmam gerekti ve hissetmiş olmalı ki beni arayıp tekrar durumumu sordu. Ameliyat olacağımı öğrendi ve ondan sonra Amerika’da olacağım ameliyat için belki de ailemin bile yapamayacağı bir iyiliği bana yaptı. Bunu söylemekten asla utanmam, aksine gurur duyarım ama şimdilik bu kadarı bilinse yeterli... Ameliyat oldum, Türkiye’ye döndüm ve ona bir ziyaret gerçekleştirdim. Her şey için çok teşekkür ettim ve durumum hakkında bilgi verip ofisten ayrıldım.

Yaz geçtikten sonra Eylül ayında annemle beraber Libya’ya babamı ziyarete gittim ve şansa Eser Amca da oradaydı. Beraber barbekülü bir yemek organize edilmişti ve o her zamanki gibi keyifliydi, bir kadeh vizkisini almış insanlarla bol bol sohbet ediyordu. O akşam da ben ayrı bir keyifliydim çünkü Galatasaray Beşiktaş’ı zorlanmadan 3-0 mağlup etmişti. Ertesi gün şantiyeye gittik, Eser Amca da her zamanki gibi şantiyede kontrollerini yapıyor, gerekli direktifler veriyordu. Babama işle ilgili tatlı-sert tavsiyelerde bulunuyordu. Liman ile ilgili bir bölümde bir hata olmuştu ve o gereksiz detayları geçmeleri gerektiğini, işin öz hedefini gerçekleştirmeleri gerektğini söyle anlatıyordu:”üç cm dört cm ne boksa, orayı düzgün istiyorum” dedi. Ben de haliyle arkadan gülmeye başladım ve onun da hoşuna gidip bana:”Can bunlar anlamıyor bu işten, gel biz senle konuşalım” diye takıldı. Bana o gün bazı konularda nasihat etti, tecrübelerini aktardı ve bana güven vermek için hep arkamda olduğunu söyledi ve ekledi:”oğlum biz Kennedy ailesi gibiyiz, sen merak etme, rahat ol” dedi. Ben de teşekkür ettim. Daha sonra yola çıktı ve İstanbul’a döndü, biz de ondan üç gün sonra döndük. Bu arada benim doktor kontrollerim devam etti ve ara sıra telefonda durumum hakkında görüştük. Bundan 2 ay sonra ben yeniden Libya’ya gidip döndüm, o zaman sadece Yüksel Abi vardı, Eser Amca yoktu. O babamın yanına sonradan gidecekti. Gitti, babamlar onu çok güzel ağırlamışlar ve memnun kalmış. Benim üniversite ile ilgili hedeflerimi değerlendirmiş ve babamın bana çalışmalarıma devam etmem gerektiğini söylemiş. Daha sonra ben karnemi aldım, tatile girdim. Annem Eser Amcamı arayıp güzel neticeleri bildirmemi istedi fakat ne hikmetse aramayı hep erteledim. İçimde garip bir his vardı... Bundan bir kaç gün sonra da 26 Ocak günü onun ölüm haberini aldım. Hiç bir şey hissedemedim, ilk yarım saat şoktaydım daha sonra göz yaşlarımı tutamadım. 29 Ocak günü de onun cenazesine gittim, cenaze namazı kılındıktan sonra omuzlarda taşındı ve cenaze arabasına götürülüşünü gördüm. O an hissettiğimi asla tarif edemem ama sadece içimde büyük bir öfke olduğunu söyleyebilirim, kahrolmuştum üzüntümden ve Eser Amcam’a veda ettim ama inanıyorum onun ruhu hep sevenleriyle sonsuza dek yaşayacaktı. Eve geldiğimde yine onu düşünüyordum ”Onun en büyük eseri patronluğudur, o patronlukta bir baba bir dede gibi yol gösterici olmaktır”.

 

CAN MOLU 

01.02.2010
ESER AMCAM ve BEN:

Babam küçüklüğümden beri hep annemle konuşurdu: “Eser Bey şöyle yaptı, Eser Bey böyle yaptı”diye... Ben de hep merak ederdim: “kim bu Eser Bey?” diye. Bu sorunun cevabını almam için biraz daha zaman gerekliydi. Babam beni çok küçükken ofise götürmüştü ve beni onunla tanıştırmıştı fakat henüz yaş itibariyle gözlem, algı ve tanıma için çok erkendi. Aradan 2-3 sene geçti neredeyse, bana göre uzun bir süre boyunca ofise uğramadım. Daha sonra 2 sene önce, Ocak ayında bir troid ameliyatı geçirdim. Babam Eser Bey’in beni sorduğunu söyledi. O dakikadan itibaren, ben hastahane yatağında onun ne kadar sıcak kanlı, yufka yürekli, insancıl, merhametli, insanlık aşkıyla dolu olan bir insan olduğunu anlamıştım. Ameliyat sonrası bir gün ofise gittim, beni merak ediyordu ve ne durumda olduğumu babama sormuştu. Odasına girdim ve bana :”nasılsın evladım?” diye sordu, ben de:”iyiyim efendim, teşekkür ederim” dedim. Sonra onunla konuşmaya başladık, siyasete yakından ilgili bir insan olduğum için onunla bol bol siyaset konuştuk ve benim fikirlerime, duruşuma dayanarak babama benim yaşıtlarıma göre çok duyarlı, bilgili ve donanımlı bir genç olduğumu söyledi. O andan itibaren ona çok farklı bir şekilde bağlandım. Kendisi şirketin yönetim kurulu başkanıydı fakat onun patronluğu adeta bir babalık, dedelik gibi yol gösterici olmaktı ve genç kuşaklara yaşamın her evresinde ışık tutacak bilgiler aşılıyordu. Daha sonra yaklaşık bir sene boyunca çok sık görüşemedik. Ara sıra telefonda ona durumum hakkında bilgi verdim ve bir kaç ay sonra da 2009 yılına girdik. 2009 yazı benim tekrar ameliyat olmam gerekti ve hissetmiş olmalı ki beni arayıp tekrar durumumu sordu. Ameliyat olacağımı öğrendi ve ondan sonra Amerika’da olacağım ameliyat için belki de ailemin bile yapamayacağı bir iyiliği bana yaptı. Bunu söylemekten asla utanmam, aksine gurur duyarım ama şimdilik bu kadarı bilinse yeterli... Ameliyat oldum, Türkiye’ye döndüm ve ona bir ziyaret gerçekleştirdim. Her şey için çok teşekkür ettim ve durumum hakkında bilgi verip ofisten ayrıldım.

Yaz geçtikten sonra Eylül ayında annemle beraber Libya’ya babamı ziyarete gittim ve şansa Eser Amca da oradaydı. Beraber barbekülü bir yemek organize edilmişti ve o her zamanki gibi keyifliydi, bir kadeh vizkisini almış insanlarla bol bol sohbet ediyordu. O akşam da ben ayrı bir keyifliydim çünkü Galatasaray Beşiktaş’ı zorlanmadan 3-0 mağlup etmişti. Ertesi gün şantiyeye gittik, Eser Amca da her zamanki gibi şantiyede kontrollerini yapıyor, gerekli direktifler veriyordu. Babama işle ilgili tatlı-sert tavsiyelerde bulunuyordu. Liman ile ilgili bir bölümde bir hata olmuştu ve o gereksiz detayları geçmeleri gerektiğini, işin öz hedefini gerçekleştirmeleri gerektğini söyle anlatıyordu:”üç cm dört cm ne boksa, orayı düzgün istiyorum” dedi. Ben de haliyle arkadan gülmeye başladım ve onun da hoşuna gidip bana:”Can bunlar anlamıyor bu işten, gel biz senle konuşalım” diye takıldı. Bana o gün bazı konularda nasihat etti, tecrübelerini aktardı ve bana güven vermek için hep arkamda olduğunu söyledi ve ekledi:”oğlum biz Kennedy ailesi gibiyiz, sen merak etme, rahat ol” dedi. Ben de teşekkür ettim. Daha sonra yola çıktı ve İstanbul’a döndü, biz de ondan üç gün sonra döndük. Bu arada benim doktor kontrollerim devam etti ve ara sıra telefonda durumum hakkında görüştük. Bundan 2 ay sonra ben yeniden Libya’ya gidip döndüm, o zaman sadece Yüksel Abi vardı, Eser Amca yoktu. O babamın yanına sonradan gidecekti. Gitti, babamlar onu çok güzel ağırlamışlar ve memnun kalmış. Benim üniversite ile ilgili hedeflerimi değerlendirmiş ve babamın bana çalışmalarıma devam etmem gerektiğini söylemiş. Daha sonra ben karnemi aldım, tatile girdim. Annem Eser Amcamı arayıp güzel neticeleri bildirmemi istedi fakat ne hikmetse aramayı hep erteledim. İçimde garip bir his vardı... Bundan bir kaç gün sonra da 26 Ocak günü onun ölüm haberini aldım. Hiç bir şey hissedemedim, ilk yarım saat şoktaydım daha sonra göz yaşlarımı tutamadım. 29 Ocak günü de onun cenazesine gittim, cenaze namazı kılındıktan sonra omuzlarda taşındı ve cenaze arabasına götürülüşünü gördüm. O an hissettiğimi asla tarif edemem ama sadece içimde büyük bir öfke olduğunu söyleyebilirim, kahrolmuştum üzüntümden ve Eser Amcam’a veda ettim ama inanıyorum onun ruhu hep sevenleriyle sonsuza dek yaşayacaktı. Eve geldiğimde yine onu düşünüyordum ”Onun en büyük eseri patronluğudur, o patronlukta bir baba bir dede gibi yol gösterici olmaktır”.

 

EROL ÇAVUŞOĞLU

01.02.2010
STFA şirketinin kurucusu, büyük mühendis Eser Bey’i yakınlarımın şirketinde çalışmaları nedeniyle gıyabında tanımıştım. Aramızdan erken ayrılışı herkesi olduğu gibi beni de derinden üzmüştür. Kendisine Allahtan rahmet, geride kalanlarına sabırlar diliyorum. Mekanı cennet olsun...

 

HİKMET ISBATOV

01.02.2010
Eziz Kardeşim başın sağ olsun. Duyduğumda çoh fena oldum. Men de o insanı çox sevərdim. Keçmiş olsun. Allah rehmet eləsin.  


EMİNE ALICI

01.02.2010
Ben Eser Ağabeyin kurucusu olduğu Libyadaki şirketinde çalışanlarından Hacı Ahmet Alıcı’nın kızıyım. Şahsen tanıma şerefine nail olamadığım Eser Ağabeyin bahsi çok geçmesi nedeniyle gıyaplarında bütün ailesini tanımıştım. Bu erken vefatı nedeniyle çok derin üzüntü duymaktayım. Kendisine Allahtan rahmet, gerideki kederli ailesine metanet ve sabırlar diliyorum. Mekanın cennet olsun....

 

FATMA ALICI 

01.02.2010
Tüm Türkiye’nin de candan sevdiği çok değerli ağabeyimi kaybetmenin çok derin acısını içimde yaşıyorum, yaşıyoruz... Sevgili ağabeyimin sevgisi benim nezdimde ayrıydı. O denli bir sevgi ki ismini ölümsüzleştirmek için Eser ismini kendi oğluma verdim. Tüm Tümen ailesinin başı sağolsun, ağabeyime Allahtan rahmet, ben dahil geride kalan kederli ailesi ve yakınlarına sabırlar diliyorum. Mekanın cennet olsun Eser ağabey.

 

ABDULLAH ÖZGÜR

01.02.2010
Otuz beş sene beraber çalıştığım abimi kaybettim. Acımız büyüktür. Kederli ailesine ve TML çalışanlarına başsağlığı dilerim.

 

UYGAR HÜLAGÜ 

01.02.2010
İnanması çok güç...her ölüm erkendir ama çok erken oldu Eser Abi...Mekanın cennnet olsun, Allah kalanlara sabır ve dayanma gücü versin.

 

FIRAT ÖGEYİK

01.02.2010
Sizin şahsınızda büyüğümüz Sn. Eser Tümen Beyefendiye rahmet diliyorum ve diyorum ki... Biz aynı zamanda bir Entellektüel ve İnşaat sektörümüze büyük Katkıları olan Ağabeyimizi kaybettik. Şirketimizde yeni olmama rağmen kendisini tanıdığım ve TML’de çalıştığım için gurur duyuyorum.

 

AYHAN AYDOS

01.02.2010
1978 Libya doğumluyum. Aklımın erdiği günden beri evimizde SN. ESER TÜMEN ismi geçerek büyüdüm. Çok saygı duyduğum, çok sevdiğim değerli bir büyüğümdü. Bir kaç gün sonra yanına gidip kendisinin en sevdiği av eti olan babamın vurduğu keklikleri götürüp az da olsa kendisiyle o hoş sohbetini yapıp dönmeyi düşünüyordum. Tanıyanlar bilir, kendisi çok konuşmayan ama konuştuğu zaman da az ama öz konusan değerli bir insandı. Köpeğiyle biraz oynamayı bile istiyordum ama nasip olmadı. Duyduğumda yaşadığım şok ve sıkıntımı tarif edemem. Türkiye’ye böylesine değerli insanlar çok az geliyor. ESER Bey’in sayesinde yüzlerce insan yıllardır ekmek yedi, iş yaptı. Türk inşaat sektörünü yıllardır yurt içinde ve yurt dışında gururla ve başarıyla yaptığı sayısız eserle ölümsüzleştirdi. İsmi gibi sayısız ESER bıraktı şu fani dünyaya. Böylesine başarılı bir insanın aramızdan erken ayrılması çok üzüntü verici. Aydos ailesi olarak acımız büyüktür. Ailesine ve tüm sevenlerine başşağlığı dilerim. Mekanı cennet olsun ALLAH RAHMET EYLESİN...

 

DR. ENDER SARAÇ 

01.02.2010
O benim sadece dayım değil adeta babamdı da, sıkıştığımda fikir alıp doğru karar verebildiğim tek insandı. İçim adeta yanıyor ama ölüm Allahın emri. Sanıyorum ki yaptığı sessiz ve gizli iyilikler onu cennete yaşıyacak. Hepimizin başı sağ olsun.

 

JEBAGI PAKER

01.02.2010
Allah rahmet eylesin, ailesine de baş sağlığıi dilerim. Kendisi Türk Müteahhitliğinin yurtdışında bayrağını STFA’nın bünyesinde ilk taşıyan serdengeçtilerden biri idi. Yıllarca da şerefle taşıdı.

 

SERDAR ALDEMİR 

01.02.2010
STFA ve TML derken tam 31 sene beraber çalıştığım, çalışma hayatında çok şeyler öğrendiğim, dünya iyisi, melek kalpli ağabeyimi kaybetmenin derin üzüntüsünü anlatmak mümkün değil. Türkiye değil, dünya çok değerli bir insanı kaybetti. Sevgili ağabeyime allahtan rahmet diler, başta ailesine ve tüm TML çalışanlarına en derin taziyelerimi sunarım. Başımız sağ olsun.

 

EINAR GRANN MEYER

01.02.2010
I remember Mr. Eser Tumen, as a man of great generosity and personal warmth. Besides, we had our mutual interest in music. I feel deeply for the loss generated on your Company, on you and your colleagues, and of course, for the loss of his family, unknown to me. Please accept my Condolences. My loyalty to your Company is, of course, unaffected of this tragic event.

 

GÜLTEKİN ÖZER

01.02.2010
Saat 19.30’da NTV Yorum Farkı Programında Mehmet Barlas '' İkinci Boğaz Köprüsü İnşaatı yapımında büyük katkısı olan arkadaşım değerli mühendis ESER TÜMEN'i kaybettik.''deyince şoke oldum. Barlas daha sonra Eser'in Boğaz Köprüsü İnşaatı için Japonya’dan kredi alınmasında, İnşaatın devamında ve STFA'dan ayrıldıktan sonra, bugüne kadar başarılı çalışmalar gerçekleştiren yeni şirketin kuruluş ve yönetiminde yoğun katkı ve emekleri olduğunu anlattı. Sınıf arkadaşımın başarılarından dolayı gurur duyuyorum. Çok üzgünüm. Sevgili Eser'e Allahtan rahmet, sevgili Baba Ersin'e, sevgili Yüksel'e, bütün arkadaşlara ve ailesine baş dağlığı ve sabırlar diliyorum.

 

AYTEN ARILAR

01.02.2010
STFA’da sizlerle geçirdiğim çalışma sürecinde çok önemli projelere imza attığınıza vakıf oldum. Her zaman maneviyatınızın ne kadar yüksek olduğunu gördüm. Aynı başarılarınızı TML’de devam ettirdiğinize inanıyorum. Ancak hayatın acılarına katlanmak durumunda olan bizler bu kez de yeri doldurulamayacak yol arkadaşınız ve saygıdeğer büyüğümüz ESER TÜMEN'i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Tanrı' dan rahmet size ve TML Grubuna başsağlığı dilerim.

 


ŞULE&FARUK ÇELİKTEN 

01.02.2010

Ölümü kabullenmek elbette ki çok zor, ama yokluğuna alışmak imkansız... Bu dünyada, iyiliğin, çalışkanlığın, dürüstlüğün, mertliğin hala en değerli şeyler olduğunun en büyük kanıtı olarak ölümsüzleştin hayatımızda... seni çok özleyeceğiz...

 

HASAN ÖZKAN

01.02.2010
Öncelikle, Allah’tan rahmet ve ailesine baş sağlığı dilerim. Üvey babam,Yılmaz SAYDIR’ın kuzeniydi. Dolaylı olarak bizim de boğazımdan ekmeği geçti. Eser abiyi tanıdığım kadarıyla yaptığı yardımlar ve iyi yüreği onun Allah katında yerini hazırladı sanırım. Onun temiz kalbi ve iyi yüreği için Allah mekanını cennet makamı etsin.

 

HANÇER ÖZCAN 

01.02.2010
STFA’nın ve başta Feyzi Akkaya’nın yetiştirmiş olduğu ve hayatımda tanıdığım en iyi mühendislerden biri olan Sn.Eser Tümen’i kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. STFA ve TML camiasının başı sağolsun.

 

AYHAN TAŞKIRAN 

01.02.2010
Çok sevdiğim, çok şeyler borçlu olduğum, sevili büyüğüm, Abim, TML’nin temel direklerinden Saygıdeğer ESER TÜMEN’i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Bu acıyı paylaşmaya kelimeler yetmiyor. Özellikle Değerli TÜMEN Ailesine ve TML çalışanlarına Başsağlığı dilerim.

 

MERT KANDEMIR 

01.02.2010
Sayın Eser Tümen, bu ülkenin yetiştirdiği ender işadamlarından biridir. Türkiye çok önemli, üreten, zeki bir mühendisini, ahlaklı bir işadamını kaybetti. Kendisinden öğrendiğim çok şey oldu, Allah rahmet eylesin.

 

YILMAZ ÜNER 

01.02.2010
Yıl 1977.. Libya / Tripoli.. Liman inşaatı... Eser ağabey... Nur içinde yatsın toprağı bol olsun. Geride kalanlara yüce rabbim sabırlar versin.

 

YÜCEL ERDEM

01.02.2010
Sevgili Kardeşim, Yazabildiklerim, yazamadıklarımın çok küçük bir parçasıdır. Seni çok sevdik. Tanrının Rahmeti üzerine olsun.

 

HİLMİ DEMIRAY

01.02.2010
Hayat dolu bu arkadaşımızın ölümüne inanamıyorum. Ailesinin ve bütün arkadaşlarımızın başı sağ olsun.

 

İREM DAL 

01.02.2010
Eser Bey; >Ağabey de kızım ağabey de> derdiniz; bir türlü diyemedim. Eser Ağabey, üç gündür konuşmadan Taylan’la birbirimize bakıp duruyoruz. En sonunda ölümünüzün verdiği üzüntünün yanısıra ikimiz de aynı şeyleri düşünüyormuşuz. Başımız derde girse Eser Bey var o halleder, bir şey ters giderse nasıl olsa Eser Bey var, sağlığımıza, birbirimize bir şey olsa Eser Bey var Allahtan derken,kolumuz kanadımız kırıldı, annesiz, babasız, başsız kalmış hissediyoruz. Biliyormusunuz? Tek biz değilmişiz böyle hisseden. Herkes aynı şeyi konuşuyor. Ne mutlu size. Çok üzgünüm, çok, tek söyleyebileceğim olmadı size yakışmadı böyle gitmek ani ve basit, olmamalıydı. Toprağınız bol olsun, huzur içinde yatın. Biz böyle hissediyorsak; kendimi ailenizin yerine koyamıyorum bile. Allah Rahmet eylesin ve sabır versin.

 

ENİS UYSALOL

01.02.2010
Sayın Eser Tümen,

TML’deki genç mühendislerden biri olarak sizi tanımış olmaktan dolayı çok şanslı olduğuma inanıyorum. Siz bu dünyaya gelmiş ender insanlardansınız. Sizinle çok kısa zaman diliminde çalışmış olsam da bana çok önemli şeyler öğrettiniz. En önemli hatıranız ise öğüdünüzde “ Oğlum ,Mühendis adam hata yapmaz.” Bu ofiste 4.kattaki odanızda hala çalışıyor olsanız, kimbilir, bize sadece teknik değil hayatla ilgili neler öğretecektiniz. Eser Bey, öğrettikleriniz her zaman bize kılavuz olacak. Mekanınız cennet olsun.

 

AYFER YILDIRIM

01.02.2010
Saygıdeğer Eser Baba Sizinle daha yakından, bire bir çalışmayı beklerken , ani gidişiniz çok derin bir üzüntü ve boşluk yarattı. Sizden öğrenmem gereken çok şey vardı ama kısmet olmadı malesef... Duruşunuz, gülümsemeniz ve öğütleriniz hep kulağımda olacak. Bana olan güveninizi hep hissettim. Buna layık bir birey ve iş kadını olmak için gerekeni yapmaya devam edeceğim. Sizi tanımak ve sizinle çalışmak çok özeldi. Mekanınız cennet olsun.

 

CEMAL ŞAHİN

01.02.2010
BABA İşe ilk başladığımda hep adını duyardım. Aradan yaklaşık on gün geçti. Nakkaştepe’de işe yeni başlamıştım. Bana “Eser Bey sinirli bağırır çağırır” dediler. Bir gün şirketin bahçesinde arabasıyla biri yanıma geldi. Bana dediki “ oğlum burada üşürsün içeri geç ısın “dedi; sordum: Eser Bey dediler. Bana sert dedikleri Eser Bey bumu? diye düşündüm. O kişiler Eser Bey’in kalbini görmemişler. Ne kadar merhametli ve adil bir insandı. O günden sonra hep bana” oğlum bana bir kahve getir” derdi. Bana hep oğlum derdi; ben de ona hep baba derdim; ama o bilmezdi. Nur içinde yat. Baba seni unutmayacağım.

 

ŞERİF KAYNAR

01.02.2010
1979 senesinde ben Libya’da Westinghouse firmasını temsil ederken Eser Tümen ile yollarımız kesişti. Londra’da çok güzel görüşmelerden sonra birlikte iş olanakları yarattık ve ikimiz de firmamıza katkılarda bulunduk. Dostluğumuz otuz sene devam etti, Eser bana devamlı olarak hayat ile ilgili tavsiyelerde bulunur ve hep daha olumlu fikirler önerirdi.

 

ERŞAT HÜRMÜZLÜ

01.02.2010
Bu ülkenin yetiştirdiği mümtaz insan dost ve kardeş bir varlığın kaybı onarılmaz derin bir acı yarattı. Benim şahsen son otuz yılında erişilmez bir yeri olan ve hepimize kucak açan Eser TÜMEN’i dünya gözüyle bir daha görmek mümkün olmayacaktır. Tüm camiamızın başı sağolsun.

 

RUSLAN SADIKHOV

01.02.2010
We are deeply saddened to hear the news about Eser Bey’s passing. Please accept our sincere condolences for his sudden loss this week. I know what a difficult loss this will be for you in particular. I can only imagine the depth of the void that it will leave in his personal, family and business lives. I hope his teachings and liberal beliefs will be passed along by the new generation of company he contributed to form. As you know, Eser Bey and I go to back more than 5 years both as friends and business associates. Not only was he great person to do business with, he was also an exceptional friend, colleague and customer who will be deeply missed by all who knew him. In business dealings Eser Bey was always straightforward and as honest as the day is long. Would you please pass on my sincere condolences to all of the employees at TML Construction Company and let them know that were here in Baku collectively mourn Eser Bey’s loss. Please convey our sympathies to the family, friends and relatives of Eser Bey.